Disleksiyi okul öncesi (3-5 yaş) dönemde farketmemizi sağlayan bazı ipuçları vardır:
Çocuğunuzda bu gibi durumları gözlemlediğinizde erken müdahale için değerlendirme yaptırmanız yararlı olacaktır.
DİSGRAFİ yazı yazmayı etkileyen bir durumdur. Yaşa ve alınan eğitime göre, yazı yazma beklenenden daha yavaştır ve/veya yazı biçimsel olarak daha düzensiz, anlaşılması da daha zordur. Ayrıca disgrafili öğrenci yazı yazarken yaşıtlarına kıyasla daha çok yorulur.
Disgrafi; sadece yazı yazmanın yürütücü becerilerini etkiler, bu yüzden dispraksik bir kökeni olmadığı sürece çizme becerileriyle karıştırılmamalıdır. Öyle ki, disgrafili bir öğrencinin gelişmiş çizim becerileri olabilir.
Bu durumda, disgrafiyle ilişkili güçlükler okuma-yazma öğreniminin başında değil, yazmanın pratikleşmesi gerektiği üçüncü eğitim yılında ortaya çıkmaktadır.
Her konuşma bozukluğu ileride disleksiye dönüşür ve/veya dislektik her çocuğun konuşma bozukluğu olur diyemeyiz. Fakat dislektik çocuklarda aşağıda sıralanan sorunlara rastlanabilmektedir.
Gecikmiş dil ve konuşma: Çocuğun alıcı ve ifade edici dil becerilerinin yaşından beklenen düzeyde gelişme göstermemesi durumudur.
Sesletim (Artikülasyon) ve Ses Bilgisi (Fonoloji) Bozuklukları: Bu bozukluklar; konuşma sesinin özelliklerinde, çarpıtılmalar; bir ses yerine başka ses kullanma, ses düşürme, ekleme, arka sesleri (k, g) öne getirme (t, d), ya da sürtünmeli sesleri (f, v, s, z, ş, j) durak sesi olarak çıkarma (t, d, p, b) gibi hata örüntüleri ile belirlenir. Bu durum konuşmanın anlaşılırlığını olumsuz yönde etkiler.
Akıcı Konuşma Bozuklukları: Konuşmada beklenenden farklı hız, ritim gözlenmesi, ses, hece, sözcük ya da sözcük öbeği tekrarları, uzatmalar veya bloklar biçiminde konuşma akışının kesintiye uğramasıdır.
Disleksi zihinsel bir engel değildir. Dislektik bireyler normal ve/veya parlak seviyededir. Fakat disleksi her seferinde üstün zekalı olmak da değildir. Çoğu dislektiğin olağanüstü yetenekleri olmayabilir.
Disleksi bir hastalık değildir ve tıbbi bir tedavisi de yoktur. Disleksi özel eğitim yoluyla oldukça sağltılabilir ve silikleştirilebilir. Yine de dislektik bireyler bu özelliklerini yaşamlarının sonuna kadar muhafaza eder.
Disleksinin sağaltılabilmesi için erken tespitlerde ilkokul çağı boyunca, gecikmiş tespitlerde okul çağı boyunca özel eğitim desteği alması gerekmektedir.
İlkokul döneminde tespiti yapılmış ve özel eğitim müdehalesinde bulunulmuş çocukların % 83’ü eğitim yaşantılarına sorunsuz olarak devam edebilmektedir. Süre ve yüzdeler eğitimin alınış süresi ve kalitesiyle değişkenlik gösterebilir.
Çocuğun beklenen yaşta ve şekilde konuşma-dil becerilerini gösterememesi olarak adlandırılır.
Alıcı dil, konuşulan dili anlamaya dahil olan becerileri içerir. Alıcı dil bozuklukları konuşma diline katılma, işleme, anlama ve / veya konuşma becerisinde zorluklardır.
Alıcı dil bozukluğunun bazı erken belirtileri şunlardır:
İfade edici dil kişinin düşüncelerini ve duygularını başkalarına aktarmaya yarayan becerileri içerir. İfade edici dil bozukluğu sözel ifade ile zorlukla ilgilidir.
İfade edici dil bozukluğunun bazı belirtileri şunlardır:
Dil ve konuşma problemleri birçok nedenden dolayı görülebilir. Bu nedenleri şöyle sıralayabiliriz:
Gecikmiş konuşma ile gelen çocuklarda tanı konulmasında en önemli basamak dil ve konuşma becerilerinin değerlendirilmesidir. Değerlendirmede kullanılan alıcı ve ifade edici dil becerileri ölçekleri, standardize edilmiş, geçerli ve güvenilir testler olmalıdır.
Çocuğunuzun terapiye ne kadar süre ile devam edeceği dil ve konuşma sorununa bağlıdır. Bazı sorunların düzeltilmesi diğerlerine göre daha uzun sürebilmektedir. Haftalık terapi seansı çocuğun performansına ve bireysel özelliklerine bağlıdır. Terapiye haftada bir, iki kez ya da daha fazla devam edebilirsiniz. Her çocuk biricik olduğundan dolayı terapi için süre vermek doğru olmayabilir.
İşitsel rehabilitasyonun süresi, çocuğun işitme kaybının derecesine, işitme cihazına veya implanta uyumuna, dil gelişimine ve bireysel ihtiyaçlarına bağlı olarak değişir. Genel olarak bu süreç aylar hatta yıllar alabilir ve zamanla düzenli ilerlemeler kaydedilir. Ailelerin sabırlı olması ve her aşamada çocuklarını desteklemesi, sürecin verimli geçmesine yardımcı olur.
İşitme cihazları veya koklear implantlar, işitme kaybı olan çocuklara çevrelerindeki sesleri duyabilmeleri için yardımcı olur; ancak, normal işitme deneyimine tam olarak ulaşmaları her zaman mümkün değildir. Bu cihazlar, işitme kaybı yaşayan çocukların işitsel uyaranları daha iyi algılamalarına yardımcı olur ve işitsel rehabilitasyonla birlikte işitme ve konuşma becerilerini geliştirir.
Aileler, evde çocuklarının işitsel gelişimini desteklemek için sesli kitap okumak, günlük konuşmalarda yeni kelimeler öğretmek, çevredeki doğal sesleri fark ettirmek ve odyoloğunuzun önerilerine göre alıştırmalar yapmak gibi aktiviteler yapabilirler. Sabırlı ve düzenli bir destek, çocuğun işitsel gelişiminde çok büyük bir rol oynar.
Süreç boyunca dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar, çocuğun işitme cihazını düzenli kullanması, terapilere düzenli katılım göstermesi ve ailelerin sabırlı, destekleyici bir yaklaşım sergilemesidir. Ayrıca, çocuğun başarılarını takdir etmek ve zorlandığı durumlarda onu cesaretlendirmek, sürecin olumlu ilerlemesine katkıda bulunur.
İşitsel rehabilitasyon, çocukların işitme ve konuşma becerilerini geliştirerek sosyal çevrelerinde ve akademik hayatlarında kendilerini daha rahat ifade etmelerini sağlar. Bu süreç çocukların kendilerine güvenlerini artırır, arkadaşları ve öğretmenleriyle sağlıklı iletişim kurmalarına yardımcı olur. İşitsel becerileri gelişen çocuklar, eğitimde ve günlük yaşamda daha iyi performans gösterme eğilimindedir.
DEHB belirtileri genellikle okul öncesi dönemde fark edilmeye başlar, ancak tanı çoğu zaman okul çağında konur. Yetişkinlikte de devam edebilir, ancak belirtiler farklı şekilde ortaya çıkabilir.
DEHB ile yaşayan bireyler, eğitimde ve iş hayatında zorluklar, sosyal ilişkilerde problemler, düşük özgüven, depresyon gibi duygusal sorunlar yaşayabilirler.
DEHB'li çocuklar, ilaç tedavisi, psikoterapi ve özel eğitim desteği ile desteklenebilir. Ayrıca, düzenli takip, olumlu teşvikler, net kurallar ve sınırlar belirlenmesi, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının (beslenme, uyku düzeni, fiziksel aktivite) teşvik edilmesi önemlidir.
Evet, çoğu DEHB'li çocuk normal okullarda eğitim alabilir. Ancak bazı çocuklar, bireyselleştirilmiş eğitim planları ve ek destek hizmetleri alarak daha verimli bir eğitim süreci geçirebilir.
DEHB ilaçları doğru kullanıldığında bağımlılık yapma riski düşüktür. Ancak, ilaçlar doktor gözetiminde kullanılmalı ve yan etkiler düzenli olarak izlenmelidir.
DEHB ilaçları, uyku sorunları, iştahta azalma, mide bulantısı, baş ağrısı gibi yan etkilere neden olabilir. Bu yan etkiler genellikle hafif olup tedavi edilebilir. İlaçların faydaları, yan etkilerden genellikle daha ağır basar.
DEHB’nin tamamen iyileşmesi mümkün olmasa da, tedavi ile semptomlar kontrol altına alınabilir ve bireyin yaşam kalitesi önemli ölçüde artabilir.
Kekemeliğin ortaya çıkmasında bilişsel, motor, duygusal ve psikolojik pek çok etken rol almaktadır. Kişinin kendisiyle ilgili ve çevresiyle ilgili durum/değişkenler kekemeliğin ortaya çıkmasında rol oynamış olabilir. Yapılan akademik çalışmalar kekemelik ile genetik altyapının birbiri ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Yine de kekemeliğin tek bir nedeninin olması söz konusu değildir.
Konuşma terapisi bireye ve bozukluğa göre değişiklik göstermektedir. Ailenin süreçteki işbirliği, çevresel değişkenler, terapinin devamlılığı, çocuğun motivasyonu/mizacı, yaşı gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
Bazı çocuklarda kendiliğinden düzelme olsa da her birey için aynı durum geçerli değildir. Konuşma sesi bozukluğu artikülasyon/fonolojik bozukluk ya da motor konuşma temelli bozukluklara dair bir işaret olabilir. Erken yaşlarda alınan profesyonel destek ile ileri yaşlarda alınan destekteki en büyük belirleyici terapi için daha fazla çabaya gerek duyulmasıdır. Ayrıca müdahalenin gecikmesi çocuğun akademik ve psikososyal gelişimi gibi diğer alanları da olumsuz yönde etkileyebilir.
Seans sıklıkları danışanların ihtiyacına göre değişmektedir. Seans sıklığı ve seanslarda kullanılan materyaller danışana özel olarak planlanır.
Çocuğun iletişim, dil ve konuşma gelişimi akranları ile aynı seviyede değilse hangi yaşta olursa olsun çocuğunuzu daha fazla beklemeden dil ve konuşma terapistine götürmeniz gerekmektedir.
Gelişimsel değerlendirme, çocuk ve ailenin güçlü ve geliştirmesi gereken yanlarının tespit edilmesi amacıyla çocuk ve ailenin içinde bulunduğu derinlemesine bilgi toplama sürecidir. Gelişimsel değerlendirme esnasında çocuğun gelişim düzeyinin yaşı ile uyumlu olup olmadığını ölçmek amacıyla bazı test ve envanterler ile çocuğun bilişsel, dil, motor, sosyal ve duygusal, öz bakım becerilerini değerlendiririz. Değerlendirme sonrası da aile ve çocuğa yönelik özel olarak hazırlanmış gelişimsel destek programını hazırlayıp uygular ve takibi yapılır. Gelişimsel değerlendirme için çocuğun gelişiminde gecikme ya da gerilik veya risk altında olmasına gerek yoktur. Bu yüzden sağlıklı çocukların da 6 ayda bir, 12-18 ay arası, 2-3 yaş arası ve 5-6 yaş arasında gelişimsel değerlendirme yapılması önerilmektedir.
Sınırlar anlaşılır ve net olduğu sürece çocuklar için anlamak ve izlemek daha kolay olacaktır. Karmaşık mesajlar, çocuğunuzun kendisinden ne istendiğini anlayamamasına ve bu nedenle kuralı uygulayamamasına neden olur.
Kuralları uygularken anne ve babanın kurala beraber karar vermesi ve kuralı aynı şekilde uygulamaları önemlidir. Tutarlılığınızı destekleyecek diğer bir özellik ise kuralın her zaman geçerli olmasıdır. Ebeveynler tutarsız ve istikrarsız davrandıklarında çocukların çıkardığı sonuç “kurallar bir defa bozulabildiyse demek ki tekrar bozulabilir” olacaktır. Bu onlara geçici bir zafer duygusu hissettirse de uzun vadede onların kişilik gelişimleri için çok da destekleyici bir durum değildir. Kuralların net ve istikrarlı olmadığı evlerde büyüyen çocukların okulda da ve sosyal hayatta da sıkıntı yaşaması muhtemeldir.
American Academy of Pediatrics’e göre 2 yaş altındaki çocukların hiçbir ekran süresi olmamalıdır. Bu yaş grubunda çocukların sosyal etkileşimlerine, dil becerilerine ve oyun temelli öğrenmelerine odaklanmaları önemlidir.2-5 yaş arası çocuklar için günlük ekran süresi 1 saat veya daha az olmalıdır. Bu süre içerisinde yüksek kaliteli ve eğitici içeriklere odaklanmak önemlidir. Ebevenyler çocuklarıyla birlikte etkileşime geçerek, ekran zamanını daha değerli hale getirebilirler. 6 yaş ve üzeri çocuklarda ise ekran süresi bireysel ihtiyaçlara ve aile kurallarına göre ayarlanmalıdır. Ancak, dikkat edilmesi gereken nokta ekran süresinin fiziksel aktiviteler, uykui ödevler ve sosyal etkileşimlerle dengeli bir şekilde planlanmasıdır.
Sesleri hatalı üretme olarak gözlemlediğiniz bu durum konuşma sesi bozukluklarına (KSB)
(artikülasyon/fonolojik bozukluk) dair bir işaret olabilir. Bazı çocuklarda kendiliğinden düzelme
olsa da her çocuk için aynı durum geçerli değildir. Müdahalenin gecikmesi çocuğun akademik
ve psikososyal gelişimi gibi diğer alanlarda da olumsuz etkileyebilmektedir.
Konuşma sırasında bazı seslerin yanlış üretilmesi çocuğun o sesleri ayırt etmede güçlük
yaşadığına da işaret edebilir. Yani çocuk seslerle ilgili kuralları tam kavrayamamış olabilir. Bu
kuralların edinimindeki güçlükler okuma-yazma öğrenimini de olumsuz etkileyebilmektedir.
Elbette. Dil ve konuşma terapisti konuşma değerlendirmesi yaptıktan sonra size uygun bir
terapi planı oluşturacaktır. Bireyin motivasyonu ve terapisti ile kurduğu iş birliği sonucunda bu
artikülasyon bozukluklarının düzeldiğini görmekteyiz.
Artikülasyon bozukluğu nadiren kendiliğinden düzelebilir ancak çoğunlukla kişi terapi almadığı
sürece sorunlar kalıcı bir hal alabilir ve iletişim sorunları yaratabilir. Böyle bir sorunla
karşılaşıldığında mutlaka bir dil konuşma terapistinden destek alınmalıdır.
Artikülasyon bozuklukları bazı yapısal bozukluklara (serebral palsi, yarık damak-dudak, işitme
kaybı) bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bunun dışında herhangi bir nedene bağlı olmadan işlevsel
olarak da kişide artikülasyon bozukluğu ortaya çıkabilir.
Her insanda olduğu gibi otizmli bireylerde de göz teması kurmak önemlidir. Göz teması kurmak iletişimin temelini oluşturur ve sözsüz bir iletişim aracıdır. Göz teması ile karşıdaki kişinin duygu ve düşüncelerini farkedip ondan gelen sözleri bu doğrultuda yorumlayabiliriz. Otizmli çocuk ile göz teması geliştirme çalışmaları yapmak sosyal becerilerin ve iletişim yeteneklerinin gelişmesini sağlar.
Dil becerilerinde yaşanan gecikme çocuğun akranları ve çevresindeki insanlarla olan iletişimini olumsuz yönde etkiler ve bu durum çocuğun sosyo-duygusal becerilerde de gecikme yaşamasına ve bazı problem davranışlar göstermesine neden olabilir. Gecikmiş konuşma problemi yaşayan çocuklarda öğrenme güçlüğü de gözlenebilmektedir.
Bir davranış çocuğun kendisine veya çevresine zarar veriyorsa ve çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkiliyorsa problem davranış olarak nitelendirilebilir.
Ergoterapi sadece duyu bütünleme değildir. Ergoterapi ülkemizde daha çok duyu bütünleme terapisi olarak görülsede sadece bununla sınırlı değildir. Çocuklarla, ergenlerle ve yetişkinlerle de çalışılabilen bir sağlık meslek grubudur. Bilişsel müdahaleler, günlük yaşamda zorlanılan aktivitelerde destek sağlamak, akademik süreçleri desteklemek, öğrenmeyi desteklemek, kaba ve ince motor becerileri desteklemek ve geliştirmek, beslenme problemlerinde duyusal süreçler için destek sunmak, planlama becerisini desteklemek gibi farklı alanlarda da çalışmaktadır.
Maalesef ergoterapistler çocukları sadece haftanın belli gün ve saatlerinde görüyor siz ebeveynleri ise tüm gün çocuklarınızla berabersiniz. Bu yüzden sadece kurumdan aldığınız seanslar yeterli olmayacaktır, sizlerin de evde size verilen önerilere uymanız ve çocuğunuzla aldığınız seansları destekleyecek çalışmalar yapmanız gerekmektedir. Evde desteklenen çocukların ilerlemesini görmek daha hızlı ve kolay olacaktır.
Terapi süreci başladığında yapılan müdahaleye ek olarak ailenin evdeki desteği ve diğer tüm faktörler süreci etkiler. Süreç planlandığı doğrultuda ilerlediğinde ve aksamadığında hedeflere ulaşmak mümkündür. Ancak çocuk henüz hasır değilken ondan beklenilen şeyler; kapasitesini aşıyor, kişisel özellikleri, güçlü ve zayıf yönleri ile uyuşmuyorsa bu noktada problem olarak görülen durumu tekrar düşünmek ve bunu ortadan kaldırmak yerine bu durumun sebep olduğu katılım kısıtlılığını farklı yaklaşımlarla geliştirmeye çalışmak, sürece güvenmek ve desteklemeye devam etmek daha doğru olacaktır.
Seanslar sırasında verilen öneriler çalışılan probleme ve yine desteğe ihtiyaç düzeyine göre farklılıklar göstermektedir. Bunlar içerisinde en somut sayılabilecek kısım beslenme terapilerinde karşımıza çıkmaktadır. Aynı şekilde günlük yaşam içerisinde çalışılan bir aktivite(ayakkabı giyme, uyku, eve giril ve çıkışlar gibi rutinler vb) çocuğun her o aktivite ile karşılaştığı zaman çalışılabilmekte ve ayrıca farklı zamanlarda oyun içerisinde deneyimletilebilmektedir. Ancak diğer yaklaşımlar(duyu bütünleme ve floortime) için verilen öneriler günlük yaşam içerisine yedirilerek olabildiğinde sık şekilde, çocuk için anlamlı ve amaçlı aktiviteler eşliğinde yapılmadır. Bu yaklaşımları değiştirmek alışkanlık haline getirmek zaman alabilir. Gün, saat, sıklık içeren bir programdan ziyade genel olarak hedeflenen aktiviteleri hafta boyu çalışabilmeyi sağlayan başlıklara sahip programlar daha işlevsel olabilir.
Copyright © ANKA ÇOCUK 2024. Tüm hakları saklıdır.